ALDATILAN EŞİN ÜÇÜNCÜ KİŞİDEN MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİNE YARGITAY VE ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI İLE BAKIŞ
Evlilik birliği, toplumun temel yapı taşlarından biridir ve tarafların sadakat yükümlülüğü gibi önemli sorumluluklar içerir. Ancak, eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak üçüncü bir kişiyle ilişki yaşaması durumunda, diğer eşin üçüncü kişiden manevi tazminat isteyip isteyemeyeceği hukuk sistemimizde tartışmalı bir konu olmuştur. Bu yazıda, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarına dayanarak, aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat isteyemeyeceğine dair hukuki durumu inceleyeceğiz.
Yargıtay Kararları
Yargıtay, aldatma durumunda manevi tazminat taleplerini değerlendirirken, manevi zararın kaynağına ve ilgili tarafların sorumluluklarına dikkat etmektedir. Evlilik birliğinde sadakat yükümlülüğü, evlilik sözleşmesinden kaynaklanan bir yükümlülüktür ve bu yükümlülüğün ihlali durumunda, sadakatsizlik yapan eş sorumlu tutulur. Ancak, üçüncü kişinin manevi tazminat sorumluluğu konusunda Yargıtay’ın yaklaşımı olumsuzdur.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 6/7/2018 tarihli ve E.2017/5, K.2018/7 sayılı kararı
''Görüldüğü üzere evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişinin, aldatılan eşe karşı manevi tazminat sorumluluğu ile ilgili olarak kanunlarımızda özel bir tazminat hükmü yer almamasına rağmen, haksız fiile ilişkin genel koşulları da taşımayan eyleminden dolayı üçüncü kişi aleyhine yargı kararıyla tazminat sorumluluğu ihdas edilmesi, evlilik birliğinin ve aile bütünlüğünün korunması gibi saiklerle dahi kabul görmemelidir. Hemen belirtilmelidir ki, üçüncü kişinin katıldığı aldatma eylemi ile bağlantılı olmakla birlikte sadakatsizlik olgusundan farklı olarak, bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlali durumunda, eş söyleyişle üçüncü kişinin doğrudan aldatılan eşin kişilik değerlerine yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunması durumunda manevi tazminat sorumluluğunun doğacağında tereddüt bulunmamaktadır.
Bu kapsamda örneğin, aldatma eylemi ile bağlantılı olarak üçüncü kişinin, aldatılan eşin konut dokunulmazlığını ihlal etmesi, özel yaşamına müdahale etmesi, sır alanına girmesi, ele geçirdiği bazı özel bilgileri ifşa etmesi, kullandığı söz ve diğer ifadeler ile onur ve saygınlığını zedelemesi gibi eylemlerinde hukuka aykırılık unsurunun gerçekleştiği şüphesizdir. Hâl böyle olunca, üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen başkaca bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça, salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eyleminden dolayı aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat isteyebilmesinin mümkün bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.''
V. SONUÇ: Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler, yargısal ve bilimsel içtihatlarla bu çerçevede yapılan değerlendirmeler sonucunda 'evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağı' yönünde ... oy çokluğu ile karar verilmiştir."
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 29/9/2020 tarihli ve E.2020/2587, K.2020/3043 sayılı kararı
''Aldatılan eş yansıma yoluyla zarara uğradığını da iddia edemez. Zira üçüncü kişinin aldatılan eşe karşı herhangi bir hukuka aykırı eylemi ve verdiği herhangi bir zarar bulunmadığından, yansıma yoluyla istenebilecek zarar da söz konusu olamaz. TBK’nın 49/2 (BK.41/2) maddeleri gereği, fiilin emredici bir norma değil de sadece ahlaka aykırı olması durumunda, sorumluluğa gidilebilmesi için, failin zarar görene zarar verme kastıyla yani somut olayda, davalının davacı aldatılan eşe bilerek ve isteyerek zarar vermeyi amaçlamış olması gerekir. Sadece birlikte olduğu eşin evli olduğunu bilmesi bu tür sorumluluk için yeterli değildir.
Şu durumda; açıklanan yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun yukarıda anılan kararı uyarınca yerel mahkemece, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir..."
Anayasa Mahkemesi Kararları
Anayasa Mahkemesi de benzer bir şekilde, aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat talep edemeyeceği yönünde kararlar vermiştir. Mahkeme, manevi tazminat taleplerinin evlilik birliğinin tarafları arasında çözümlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Anayasa Mahkemesi Kararı (Başvuru No: 2020/3519, Karar T: 25.10.2023):
Bu kararda Anayasa Mahkemesi, üçüncü kişiden manevi tazminat talep edilemeyeceğine dair derece mahkemesi kararının Anayasa'nın 20. Maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
SONUÇ
Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararları incelendiğinde, evlilik birliği içinde aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat talep edemeyeceği açıkça görülmektedir. Manevi tazminat talepleri, sadakatsizlik yapan eşe yöneltilmelidir. Üçüncü kişinin sorumluluğu bu bağlamda değerlendirilmelidir. Evlilik birliğinde sadakat yükümlülüğünün ihlali durumunda, hukuki destek sağlamak için bir avukata danışmanız faydalı olacaktır.